2 Eylül 2012 Pazar

Sosyal Medyada Sosyal Sorumluluk

Sosyal medya müthiş büyük bir güç… Alex bir şeyler yazdı twitterdan, kıyamet koptu, başkanmış çalıştırıcıymış oyuncuymuş taraftarmış hepsi birbirine karıştı, olaylar olaylar… Sonra da BBM’de bir şeyler yazmış, ayrıntısını bilmiyorum. Evet, sosyal medyayla yeri yerinden oynatmak mümkün, ama sosyetiksen mümkün, gerçekten niyetin buysa, istekliysen, bir şeyler yapıyorsan, bir baltanın sapıysan mümkün… Plajda güneşlenirken eline telefonu alıp tweet atan biri, evinde sabahtan akşama kadar ekşi okuyup chatleşirken facebookta profil resmini değiştirerek bir şeyleri protesto eden biri… Komik oluyor gerçekten.

Siyah kurdelelerle başladı her şey… Başlarda anlamlıydı belki. Bunu ilk kez yaptığınızda bir şeydir, her seferinde yapıyorsanız alışkanlıktır, hobidir, fotoğrafçılık gibi bir şeydir, saçmadır. Bu iş de öyle oldu. Bazı şeyler internette anlamlı sözler söylemekle çözülmüyor. Süreklilik başarıyı getirir, evet, ama bu konuda hayır… Terörü lanetleyerek çözebilir misin? Hapse giren bir öğrenciyi tt yaparak kurtarabilir misin? Yo… Ee, o zaman niye yapıyoruz bunları, niye yapalım? Öğrenilmiş çaresizlik değil bu. Öğretmenler atanamadı diye vazgeçecek değilsin, vazgeçme, tepkini yine koy ama twitterda Şafak Öğretmenin ölüm yıldönümünü anarak değil, onun gibi savaşarak ulaşmaya çalış hedefine. Hoş, zaten çoğunuzun umurunda bile değil atanamayan öğretmenler, maksat muhabbet olsun, ilgili görünün ülkenin sorunlarına, entelektüel sansın millet. Bunun için yapıyorsan hiç yapma, hiç bulaşma bunlara, bırak öyle kalsın.

Ülkenin yöneticilerinin sabah kalkar kalkmaz yaptıkları ilk işin facebooku açıp “Bakalım hangi sayfa bir milyon beğeni almış, öğrenelim de o konuda adımlar atalım, çözelim sorunu.” dediklerini mi zannediyorsun? Bak, o konuda emin değilim, büyük konuşmak istemem, yapıyorlardır belki ama bu çok düşük bir ihtimal. Hele “Türk bayrağını beğenecek 1 milyon kişi bulabilirim” sayfaları… Son zamanlarda muhtelif yerlerden mantar gibi “birkapsu”cular da fırlamaya başladı. “Nolur kapınızın önüne bir kap su, Allah rızası için bir kap su koyun, çocuğum hasta nolur bir kap su koyun!”cuların ne kadarı kapısının önüne bir kap su koyuyor acaba?

Ulusal bayramlardaki bayraklı görüntü resimlerine çok takılmıyorum. Televizyon kanalları da köşeye bayrak yerleştiriyorlar mesela. Protesto amaçlı değil o, kutlama, içten gelen bir şey. Normal o…

TWİTTER

Şu mikroblog çok değişik bir şey. Türlü türlü canlı var burada. Twitter başından beri 140 karakter sınırına sahipti. “Da da… Artık 140 karakterden uzun olmayacak gönderiler.” denmedi ki, hep böyleydi. Niye 138 ya da 156 değil de 140, bilemeyiz ama böyle uygun görmüş siteyi kuran herif. Sen kalkıp 140 karakter sınırına niye bok atıyorsun? Beğenmiyorsan kullanmazsın. Zorla tutan yok ki…

Bu mikroblogun kendine has değişik değişik söz söyleme sanatları da var, sadece internette, burada görebileceğiniz şeylerdir onlar. Adam Mecaz-ı Mürsel, Tecahül-ü Arif yapıyor sanki: “Uzay Yolunun son filmini sevmemiş olduğum doğrudur.” Sevmedim diyemez, “olduğu doğrudur” kalıbı kullanmak zorunda hisseder kendini. Böyle diyince takipçi sayısı artar çünkü, millet önemli biri olduğunu düşünür, müthiş bir söz sanatı yapmıştır. “Stefın Şpilbörg candır!” ne demek? Evet, o da bir can, haklısın. Ama… Mesela Emre La Liga yorumculuğu yapıyor, dergilerde, bloglarda, sağda solda yazıları yayınlanıyor, kendi sitesi de var. Ama o da bir genç, o da insan, o da tweet atıyor, tweetle yatıp tweetle kalkıyor. Twitterda 17 bin gönderisi var. Bir kez bile “Messi candır.” yazmış mıdır? Söyleyeyim, yazmamıştır.

Ben de facebook kullanıyorum, ben de twitter kullanıyorum. Gönderilerimden biri iki kez RT edilince benim de bir yerlerim kalkıyor. Ama birilerinin doğruları söylemesi gerek. Söylüyorum: Bu yazıyı beğenmeyecek x (Burada, ülkedeki internet kullanıcılarının yarısından biraz daha büyük bir sayı var.) insan bulabilirim.

Not: Allah twitterdaki direksiyonerlerin bin türlü be… Sayfa da silinmiş zaten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Söyleyecek sözün varsa sen de paylaş.