18 Eylül 2012 Salı

Etik Testi

Bu etik testini Burak anlattı bana. Ona da uluslararası bir kongrede bir arkadaşı anlatmış. Ona da… Neyse işte. Hikâyeyi anlatıp gideceğim. Bir sonuç, bir çözüm, bir kural yok. Sadece nasıl düşünüyorsunuz, siz etiğe nasıl bakıyorsunuz, onu görmeye yarıyor.

Doktorsun. Yıllık izninde dev gibi bir gemiyle mavi, masmavi bir tura çıktın. Ama güzelim tatilin büyük bir felaketle, bir gemi kazasıyla sona erdi. Birkaç kişi ve sen, zar zor bir kıyıya atabildiniz kendinizi. Şimdi küçük bir adada, Survivor’dakinden çok çok daha küçük bir adada mahsur kaldınız. Filika boyutlarında, 4 kişilik, motorlu bir deniz taşıtınız var. Gruptaki kaptana göre 10 günlük mesafede bir kara parçası ve medeniyet var. Kurtulmanız ihtimali yok mu? Var. Ama…

Çok sık rastlanmayan, pek bilinmeyen, ölümcül bir hastalığa yakalandın. Tembelin tekisin sen, nerden biliyorsun bu ender rahatsızlığı? Çünkü ne tesadüftür ki hastalık antijenini ve 5 adet şırınga barındıran bir paket taşıyordun yanında. Gösterdiğin belirtiler, doktora tezin için araştırdığın hastalığın belirtileri. Mavi tura çıkmışken başka işleri de aradan çıkartmaya çalıştın. Tropikal bölgede aynı hastalığı araştıran Birleşik Devletli arkadaşınla buluşmak ne kadar da iyi bir fikir gibi gelmişti oysaki. Bravo. Serçe parmağına düzenli olarak radyasyon uygulayıp radyasyonun zararlı olduğunu ispatlayan adam gibi oldun. Hastalığı kendi üzerinde çalışabilirsin artık.

Ama sorun şu ki hastalık hava yoluyla yayılıyor. Ve ne fark ettin? Adadakilerde de başladı kızarıklıklar, el titremeleri… Diğer insanlara da bulaştırdın hastalığı.

Hastalığın antijenini bir ata enjekte edip attan aldığın serumla adadaki insanları kurtarabilirsin. Ama her yer kayalık, at yok. Antijeni adadakilerden birine enjekte etmek o kişiyi yarım saat içinde öldürecektir. Fakat o kişinin kanındaki serumla 4 kişiyi kurtarabilirsin. Muazzam! Ama kimi öldüreceksin? Hangi 4 kişiyi hastalıktan kurtaracaksın, hangi 4 kişinin denize açılıp medeniyete ulaşmalarını sağlayacaksın? Geride, adada bırakacağın insanlar da var tabi. Tedavi uygulanmadığı takdirde onlar da 10 gün içinde ölecekler.

Burada başlıyor test. Kim ölür, kim yaşar, kim adada bırakılır? İşte seçenekler:

1- Kaptanımız var. Sizin o adada olmanızdan sorumlu kişi aha da bu herif… Kazanın nasıl olduğunu bilmiyorum, gece vaktiydi, ben bir şey görmedim. Garip, kaptan da bilmiyor, o da bir şey görmedi, o yüzden oldu zaten kaza. Kaptanımız alkolik… Alkol şişede durduğu gibi durmamış, aynı zamanda siroz etmiş adamı. Kaptan Yahova Şahidi… Bir şeye şahitlik ettiği de yok aslında, bir inanış bu. Ve onun inanışında kan nakli yasak. Kaptan motoru kullanıp sizi medeniyete ulaştırabilir. Ama diyor ki “İsterseniz bana antijeni enjekte edin, kurtarın kendinizi. Ama başkasının kanından elde edilmiş herhangi bir şey istemiyorum. Serum enjekte ederseniz bana, atarım kendimi denizlere, intihar ederim.” Motoru kaptandan başka kullanmayı bilen yok. Gerçi kullanırız, orası kolay da pusula okuma ve yön bulma durumu ne olacak?

2- Bir köpek var aranızda. Kaza sabaha karşı oldu. Kaptan dışında hepiniz uyuyordunuz, nasıl oldu da buradasınız? Nasıl oldu da uykunuzun en derin anında kendinizi derinlerde bulmadınız ve uyanıp kurtuldunuz? İşte bu köpek sayesinde… Kaza anında, kaptanın görmediği şeyi köpek görmüş, hissetmiş olmalı; var gücüyle havlayıp üst kamaralardaki sizi uyandırdı, güverteye çıkmanızı sağladı. Aşağıdakiler su dolu odalarda kapana sıkışmışken siz su yüzeyindeydiniz ve işte buradasınız. Bir arama kurtarma köpeği bu. Hikâyesini o değil, tasmasındaki rozet anlatıyor. “No 2-Arama Kurtarma.”

3- Genç, 20li yaşlarının sonlarında, hamile bir hatun var. Kadın iyi, güzel, karnındaki ve yalnız bir anne adayı olarak omuzlarındaki yükü saymazsak hayatının en güzel döneminde… Ama karnındaki yük yokken dahi kendini mahveden bir alışkanlığı, bir bağımlılığı var: Beyaz zehir, uyuşturucu… Kızarıklıklar evet, senin bulaştırdığın hastalıktan kaynaklanıyor. Ama el titremeleri uyuşturucu yoksunluğundan da olabilir, ondan sen de emin değilsin.

4- Göbeği burnundaki kadının karnında küçük bir yolcumuz daha var. Bir şeylerin ters gittiği belliydi bebekle ilgili ama test sonuçları yakın zamanda ulaştı annenin eline: Down sendromu. Kromozomla alakalı bir hastalık, tedavisi yok. Bebek bir özürlü olarak yaşayacak, muhteşem bir hayat değil. Ama o hayatta mutlu da olabilir, zihnen, bedenen kısıtlı bir yaşam mutlu olamayacağınız anlamına gelmiyor. Bebekte senden bulaşan hastalığın semptomlarını gözlemleyemiyoruz henüz ama anneye bulaştırdığın hastalık bebeğe de geçmiş olmalı. Antikorlar için işler öyle yürümüyor ama. Anne ve bebeğin ikisini de kurtarmak istersek iki şırınga harcamamız gerekecek.

5- Grubun en belalısı işte şimdiki adam: Bir mafya babası… Baba dediğime bakma, iğrenç bir herif bu. Daha önce duymuştum adını: Etrafında oğlancı olarak nam salmış bir pedofil. Bu mafya lideri uzun boylu dev gibi bir herif… Kendisini kurtarmazsan seni öldürmekle tehdit ediyor. Doktora şiddet her yerde be dostum. Daha azı için seni öldürebilecek hasta yakınları gördün. Çalıştığın her gününde doktorluk değil, ölüm kalım savaşı veriyorsun zaten, sadece başkalarının Azrailleriyle değil kendininkiyle de… Kuru gürültüye pabuç bırakacak biri değilsin ama bu adam gerçekten ciddi sanırım.

6- Bak kim var burada. Dünyada toplamda kaç opera sanatçısı var bilmiyorum. 3 mü? Ama en ünlülerinden biriyle bir adada mahsur kaldın. Bu muhteşem (!) gemi yolculuğunda her gece bir sanatsal bir ziyafet sunuyordu bu adam. Pek uzun sürmüyordu, tek bir parça, tek bir bölümü söylüyordu ama millet zevk almış görünüyordu. Soprano deyince akılda canlananlar gibi, geniş bir diyaframa sahip, obez. Hamile kadın gibi bu adamın da ağzı burnunda… Söylemeyi unutmuşum, şeker hastası bu amcamız. Rahatsızlığı ölümcül derecede… Senin bulaştırdığın şu lanet hastalık olmasa da çok yaşamaz. Zar zor nefes alıyor artık. O yüzden uzun parçalar okuyamıyordu. Kalabalığa biraz şov yapıyor, sonra dinlenmeye çekiliyordu.

7- Yaşlı, inatçı bir cadı var. Misyoner… Sık sık açıp o kutsal kitabından bölümler okuyordu millete. Sohbeti hiç sarmıyor. Sen bilim insanısın. Seni dine davet ediyordu. “Az ameliyat, çok ibadet et.”, deyip duruyordu. Sürekli senin insanları kurtarmakta bir piyon olduğunu, bir işe yaramadığını anlatıyordu. Sen olmasan da hastaların yaşayacak ya da kurtulacaklar. Birinin yaşayıp yaşamamasına bir babayla oğlu ve onların hayaleti, ya da öyle bir şey karar veriyormuş. Sözde soykırımı falan da tartışmıştınız kadınla. İllet bir şey ya… İnanılmaz itici bir insan. Millet azize gözüyle bakıyor ama ifrit olduk kadına.

8- Grupta gencecik bir kızımız da var. O kadar küçük, o kadar zayıf ki… Gözleri çökmüş ve saçları yok. Radyoterapinin yan etkileri bunlar. Evet, kan kanseri, Lösemi. Doktorlar -senin gibi araştırdığı hastalığa yakalanıp başkasına bulaştırmayacak kadar iyi olan başka doktorlar- 1 aylık ömür biçmişler kıza. Anne babası da bu tatile göndermişler kızlarını. Kaza olmasaydı bu gemi yolculuğuyla bitmeyecekti kızın gezisi, başka planları da vardı. Madem ölüyor, başka diyarlar görerek ölsün istemiş ailesi. Ve kendilerinden uzakta… Evet, kızlarının günden güne, parça parça ölümüne şahitlik etmek istememişler.

9- Son ada sakini… 6 yıl tıp fakültesinde dirsek çürüttükten sonra zar zor doktor olabilmiş, asistanlığının son yılındaki, doktora tezi için konu ararken belasını bulan sen. Konu bulmakla kalmayıp kendini hasta etmenle, bu hastalığı 8 kişiye daha bulaştırmanla gösterdin ne kadar iyi bir doktor olduğunu. (belki gemideki diğer insanlara da bulaştırdın ama onlar için vicdan yapma; öldüler zaten; amca, yeğen ve kutsal hayalet böyle istediler) Sizin “zarar verme” diye bir kuralımız vardı sanki. Evet, şu ana kadar olanları değiştiremeyiz ama bundan sonrası bizim elimizde.

Ben mi? Ben senin iç sesinim, yokum ben. Adada 8 kişisiniz. Bebek doğdu doğacak, olacak 9. Kime antijen enjekte edip 30 dakika içinde öldüreceğiz. Hangi 4 kişiye serumu enjekte edip hayatlarını kurtaracağız. Hangi 4 kişi motora binip denize açılacak ve medeniyeti arayacak? Kendimizi öldürmek de var seçenekler arasında. Kendine saf antijen enjekte edip serumunla insanları kurtarabilirsin. Ölürsün ama efsane olursun, bunu da düşün. Ya da kendini kurtarabilir, yanına üç kişi alıp denize açılabilirsin. İçlerinde en kalifiye sensin gibi ama sen bulaştırdın insanlara hastalığı… 4 kişiyi kurtarıp, 1 kişiyi öldürüp, adada sonunu beklemen de mümkün.

Hadi düşün… Bir iç sese nazaran fazla bile konuştum. Cevabını duymak isterim. Sebepleriyle ya da keyfi karar verdiysen sadece ölen ve kurtulanlar olarak… Yazı tura da atabilirdik. Ama para bizden daha iyi kararlar vermeyecektir.

1- Alkolik Kaptan
2- Kahraman Köpek
3- Uyuşturucu Bağımlısı Anne
4- Down Hastalıklı Bebek
5- Pedofil Mafya Lideri
6- Morbidit Diyabetik Soprano
7- Misyoner Yaşlı Kadın
8- Lösemi Kız
9- Hastalık Kaynağı Doktor

1 yorum:

  1. Heeey! bu benim testim ki dönem 2yseniz zaten hoca anlatacak son komite!

    YanıtlaSil

Söyleyecek sözün varsa sen de paylaş.