24 Nisan 2015 Cuma

Gattaca (film '97)


Girişindeki yazı ile mest etti beni, aslında Hristiyanların kitabından bir alıntıymış: “Tanrının el işine bakın. Onun çarpık yarattığını kim düzeltebilir?” Bu söze inat, genlerinden kaçmaya çalışan bir adamın ve hayallerine ulaşmak için yaptığı fedakârlıkların hikâyesi.

Uzaya olan ilgi ve engin bilgi birikimine rağmen genleri bozuk olduğu için ayrımcılığa uğrayan Ethan Hawke, (O “bozuk” denen genlerle bile cem değil Ethan Hawke olmuş!) hayallerine ulaşmak için çeşitli dalavereler çeviriyor. Konusunu daha fazla anlatmayayım.

Karaktere bakınca kendimi buldum biraz. Üstelik hayat o insanlara bazı açılardan benimkinden çok daha kolay: Kanını, tükürüğünü, idrarını vermediğin sürece kimse ne mal olduğunu bilmeyecek; oysa beni anlamak için yüzüme bakmak yeterli. (Öte yandan çiftlerin gelecekle ilgili planlarını tükürük örneği/saç alışverişi yaparak belirledikleri bir gelecek…)

İki kardeş: Biri doğuştan şanslı; ötekineyse daha doğduğu gün 30 yıl ömür biçilmiş. Oysa sadece azim, “eksik doğan”ın muhteşem genlerle donatılmış olanı aşmasına yetiyor. Sinemacı insanların biz doğuştan çöp olanlara umut vermek için pompaladığı gaz, başka bir şey değil. Hayattaysa doğuştan şanslı adamlar kaybetmezler. (Bu tarz eşitsizliklere Türkün bakışı hayranlık uyandırıcı: “Efruz” dururken “Vicdani” de kimmiş?)

Bu yazıya filmdeki doktoru anlatmak için başlamıştım: Çalıştığı kurumun ve dönemin politikalarına, başındaki onlarca aynasıza, kendisine baskı yapan bir dolu insana rağmen -azim gösteren, fedakarlık yapan adamın- zayıfın yanında oldu doktor. Başından beri farkındaydı ama “geçersiz genli” olanı ifşa etmedi. Dürüst olayım: Ben yapmazdım. Hatta başrolün foyasını ortaya çıkarmış olmakla övünür, saygı beklerdim. Adamsın doktor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Söyleyecek sözün varsa sen de paylaş.