Bu filmde güzel olan sadece iki şey vardı. İlki herkesin ortak görüşü: Agata Trzebuchowska.
Agata Tsdlkfjaıjasd’nın herhangi bir oyunculuk deneyimi olmadığından film boyunca tek işlevi -seni, beni, erkeği, kadını, yaşlıyı, genci- güzelliği ile büyülemek; kız süs olsun diye konmuş oraya. Boş boş duruyor, ağlıyor olması gereken zamanlarda -yaşarmayan- gözlerini siliyor, kızgınlık ya da şaşırma durumlarında da o gözleri belertiyor. (Şu kızın kızıl saçlarını gri gösterdiği için de sinirliyim filmin renksiz oluşuna.)
Kendisiyle aynı yıl Oscar’ı alan Birdman’deki renklilik ve tek plan çekimin akıcılığına, heyecanına taban tabana zıt, renksiz ve sabit kamerayla çekilmiş bir Ida.
Sabit kamerayla çekim… Kamera bir yere -sağlam bir yere- konuyor, bir daha da dokunulmuyor. Oyuncu televizyona, sinemaya çıkmak istiyorsa -öyle oturduğun yerden para kazanmak yok- kameranın önüne geçmek zorunda. Bu, kameranın hareketsiz oluşu, rahatsız edici bir ayrıntı değil. Hatta filmde güzel olan iki şeyden ikincisini, intihar sahnesini, çok daha etkileyici kılıyor.
Agata Tasdkljnfafs’nin vikipedi sayfasında oyuncu olduğu yazıyor. Rol yapmayı bilmeyen bir aktris… Gattaca’da da işlendiği gibi: “Tanrının pürüzsüz yarattığına kim çentikli diyebilir?” Agata Tsdasghkjlokdf, güçlü genlerle, doğuştan şanslı doğmuş; çalışarak edinilemeyecek, insanlığın en çok değer verdiği şeylerden birine, güzelliğe sahip. Allah’ın yaptığını eleştirecek değilim, sahibine bağışlasın.
Agata Tsaojdaoıdas'nın fotoğrafını da koyayım ki sayfa daha çok hit alsın. (Kız gerçek bir oyuncu olmasa da Natalie Portman'dan daha doğal gülüyor.) |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Söyleyecek sözün varsa sen de paylaş.