20 Kasım 2012 Salı

Herkes Yanlış Bir Tek Ben Doğruyum

Bu benim hayat felsefem… Egoistçe bir düşünce, kendini beğenmişlikte son nokta belki ama diğer seçeneği düşündükçe… Zaten başıma ne geldiyse diğer seçeneği düşünmelerden geldi. Eğer Hacettepe olmazsa Cerrahpaşa’ya gidecektim çünkü. Tıp olmasa mühendis olacaktım, hayat kurtaramayacaktım.

Bence herkes yanlış, bir tek ben doğruyum. Çevrede gözlemlediğim kadarıyla çoğu insan şu şekilde düşünüyor: “Kim ne diyorsa öyle olsun, yeter ki ben elimi taşın altına koymayayım; bana bulaşan, laf eden olmasın.” Bu yüzden bir konu hakkında ilk belirtilen fikir, bir pozisyona gelen ilk kişi, mevcut sistem hep baki kalıyor. İnsanlar, özellikle kalabalık olduklarında en temel haklarından, inanmama özgürlüklerinden feragat ediyorlar. Onları anlayamıyorum. Onlara inanamıyorum. En azından sınırlı bir çevrede, benim çevremde, insanlara eleştirel bir bakış açısı kazandırabilmeyi isterdim.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi… Fonetik bir güzelliği yok, kabul ama havalı bir isim… Bu okula gelirken büyük hayallerim vardı. İstanbul’daki okulların bana veremeyeceği bir şey. Ne olduğunu bilmiyorum, beyinlerde fazladan birkaç kıvrım belki; daha çok mantık, daha az gelenek… Ama geleneksel olarak gelenekçiyiz, geleneksel olarak tembeliz, geleneksel olarak düşünmeyi sevmiyoruz. Geleneksel olarak “Coitus” sözünün anlamını sorduktan sonra “Cinsel birleşme” cevabını alınca utanıp, özür dileyen insanlarız. Biz gerçekten gelişememişiz, olmamış, bir yanımız eksik kalmış.

Etrafımda düşünen, itiraz eden insanlar istiyorum. Mevcut hâkim görüş benimkinden farklı olduğu için değil kendi aklından geçenler, kendi düşünceleri benimkilerden farklı olduğu için itiraz eden insanlar istiyorum. Gerekirse benimkine zıt olsun ama kendi düşünceleri olsun insanların. Bana “Bu haliyle fena değil zaten, değiştirmeye gerek yok.” denmesi o kadar rahatsız edici ki…

Okulumda eleştirel düşüncenin gelişemediğine en güzel örnek geçen günkü makale saatindeydi. Makaleyi sunan arkadaş birinci sınıfta tam 4 makale sunmuş! Uzun uzun anlatamıyorum ama “Eleştiriler ve Tartışma” kısmı tam bir fiyaskoydu. Sayılardaki tutarsızlığı görmeyip, tabloları incelemeyip, konu hakkında fikir yürütmeyip sadece “Eleştiri ve Tartışma” diye bir başlık var diye bir iki çift laf etti. Berbat etti.

Herkes yanlış, bir tek ben doğruyum. Bir başkası doğru olduğuna inandığım şeyi yapmayacaksa ben yaparım. Amfi temsilcisi dangalağın tekiyse bir başkasının öne atılmasını beklemem, ben aday olurum. Kaybederim, kaybedeyim. Şans aptalların yüzüne yalnızca bir kez güler. Evet, benim yüzüme o kadar bile gülmedi. Ama ne bileyim, belki bir gün kafamı kullanmak, girişken olmak bir işlere yarar ve bir daha asla sırtım yere gelmez. Bir şeyleri değiştirmeye çalışmasaydım kendim gibi hissedemezdim. Millet bana hırslı diyor, ben “inandığım şeyi yaptığımı” söylüyorum, insanlar bir tek buna inanmıyor.

Bir başka yerden bitmenin de dediği gibi: Dünya kötülerin şiddeti değil, iyilerin sessizliği yüzünden acı çekiyor. Dünya kötü bir yer haline gelsin istemiyorum. O yüzden susmuyorum. Mevlana'nın aksine… Sesimi çıkarmam asaletimdendir. Her söze verecek bir cevabım yok ama olduğunda da lafımı esirgemem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Söyleyecek sözün varsa sen de paylaş.